Enteresan bir tadım oldu..
Geceye sevgili Murat Mumcuoglu’nun İspanya’den getirdiği El Guara ile başladık
Etiketteki detaylara dikkatinizi çekmek isterim; üretici o yöreye özgün bir cins olan eşeklerle tarım yapıyor! Evet yanlış okumadınız… iri bir ırk olan bu eşekler boyları yüzünden bazen katırlar ile karıştırılıyorlarmış! Arka etiketteki detaya gelirsek sadece 1550 adet üretilmiş bu serinin 452. şişesini içtik..
şarap kırmızı üzümden yapılma beyaz şarap olduğunu hissettiriyor. Başta biraz köşeli oksidatif tonlar burunda ve damakta kendini gösteriyor ancak birinci saat geçildiğinde açılıyor ve çok keyifli bir hal alıyor… başta meyve biraz geride ve mineralite önde, ondan sonrası dans! 🕺🏻
Sonra Ertan Atay’ın getirdiği Yeni Zellanda’dan ithal Grey Wacke’ye geçtik.. Chardonnay Şardone yar gelir döne döne..ama bu kanımca atipik bir Chardonnay.. hafif mayhoşluk beklerken daha diri notalar aldık, ancak karamelize notalar, toasted tatlar baskın, güzel ve gövdeli ama herkesin damak tadına uymaz… ızgara balık vs değilde daha çok tatlı ekşi beyaz etli baharatlı uzak doğu yemekleri ile eşlikçi bir profili var… prosciutto ile de iyi gitti 😋
Sıra kırmızılara geldi..
Olaya yine Murat’ın getirdiği Priorat ile girdik..
Meyve ve aroma nefis, gövde yerinde, kompleksite iyi, bitiş uzun.. e daha ne olsun? Zaten herkes için gecenin en iyi veya en iyi ikinci şarabı oldu…
İberya yarımadasına selam çakıp oradan çizmeye uzandık..
İkinci kırmızımız Nipozzano oldu.. Toskana’da Rufina enteresan bi bölge benim için.. daha çok Chianti ve Chianti Classico ile barışık olan ben süper dengeli bulmakla birlikte beynimde ve ruhumda bir kıpırdanma uyandırmamasından mütevellit kırmızıların içinde son sıraya koydum… Hemen aklıma bundan 15 sene kadar önce taksimde Kayra Şarap Akademisi’nde ilk ve tek Türk MS İsa Bal’ın söylediği sözler aklıma geldi; “Bazı İtalyan şaraplarında bir eksiklik fark edersiniz bir boşluk olduğunu düşünüyorsunuz tam olarak anlamlandıramazsınız işte o boşluk yemeğin olmadığı durumda oluşan boşluktur İtalyanlar genelde yemek eşlikçi şarap yapar”..
İtalya’ya arivederci dedik ve soydaşlarımızın olduğu topraklara Macaristan’a uzandık..🤪
Sevgili Mehmetcan Temel’e ne kadar teşekkür etsek azdır! Pastor Garage’ın Bu CF/Merlot kupajı hayatımda içtiğim en dengeli rustik ve tanenli şarap olabilir.. tanen var ve hafif kumlu ama akışkan damağı tırmalamıyor! Ciddi karakterli bir şarap..Priorat ile birlikte zirvenin adayı oldu!
Derken İspanya’ya geri döndük ve Aresan’ı patlattık.. hani o beni benden alan Alman asıllı Alsace/Fransa’da yaşayan ailenin İspanya topraklarında yapıp, kullanılmış Amerikan Burbon meşelerinde dinlendirdiği şarap.. insan tasvir ederken yoruluyo be! Fikrimiz değişmedi en uzun bitişli şarap bu, ama akışkan, kolay içimli hem meyve profili ile kompleksitesi de iyi. Geldiği bölgenin İspanya’nın yüksek volümlü sofra şaraplarının yapıldığı bölge olmasından mütevellit bu şarabın özellikle farklı damak tatlarını hitap edebilecek bir şarap olarak yapıldığı ve ticari bir şarap olduğu kanısı benimsendi..
E artık memlekete dönme vakti gelmişti soluğu Kırklareli’nde aldık, Django’yu tattık… 2x12 ay yeni fransız meşede dinlenmiş, 2016 rekolte olan bu monosepaj Cabernet Sauvignon’u bu benim son 3 yıldaki 3. denemem. Bu çok iddialı şarap benim için gecenin kırmızılar içinde 4. Sıradaki şarabı.. yanlış anlaşılmasın gayet iyi bir şarap, ancak bu akşam rakipleri çok sağlamdı. İlk tadışıma oranla meşe çok daha entegre, ancak meyve geri çekilmeye başlamış gibi sanki. Şayet bazı Barolo’lar gibi “mute period” yani sağır dönem gibi bir döneme denk gelmemişse bir servet harcayıp kavına alan şarapseverler için endişe verici olabilir. Benim için beklentileri karşılamıyor, bunun sebebi belki de pazarlaması, etrafında yaratılan kasırga ve de astronomik fiyatı. Ama şu da var masada bulunan 8 kişinin 7’si ilk 2 sıraya almadı.
Ben NŞM’lerim ile gayet mutluyum Django abimiz kusura bakmasın.
Yine her zamanki gibi harika ev sahipliği yapan Juno ekibine, sevgili Omer Noyan ve Selin Gunter’e çok teşekkürler.